Modern araştırmalar eski zamanlardan bu yana koyungözü otunun migren ağrılarının sıklığını ve şiddetini azalttığına dair anlatılan kanıtları doğrulamaktadır. Yakın zamanda yapılan ve bitkinin iltihap önleyici özelliklerini ortaya koyan araştırma yıllar boyunca koyungözü otunun adet sancılarını, eklem iltihabını ve ateşi düşürmede etkili olduğu düşüncesini de doğrulamıştır.

Koyungözü Otu ve Migren Tedavisi

Günümüzde koyungözü otu her şeyden önce baş ağrıları için kullanılan bir bitki konumundadır. 80’li yıllar boyunca koyungözü otu migren ağrıları için yaygın bir alternatif tedavi olmuştur ve Birleşik Krallık’ta yapılan bir ankete göre migren hastalarının yüzde 70’i günde iki parça taze koyungözü otu yaprağı çiğnediklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerini söylemişlerdir. Bu veri, kurutulmuş koyungözü yapraklarıyla ilgili birçok araştırmayı teşvik etmiştir. Yayınlanan klinik deneylere göz atıldığında çoğunluğun migren için plasebodan çok koyungözü otunu tercih ettiği görülür.

Koyungözü bitkisinin migreni nasıl iyileştirdiği tam olarak anlaşılamamıştır. Yaprakta bulunan 40’tan fazla bileşenin 1 tanesi kas spazmlarına ve migrenin esas nedenlerinden biri olan beyindeki kan damarlarının sıkışmasına iyi geldiği kanıtlanan partenolittir. Bu bileşenin önemli olduğu açıkken tam etkiyi sağlayan maddelerden sadece bir tanesidir.

Koyungözü Otu Nasıl Tüketilir?

Koyungözü otu yapraklarını çiğneyebilirsiniz. Her gün çiğnenen iki taze yaprak migren tedavisi için eski ve geleneksel bir yöntemdir. Bu yöntemde taze koyungözü yaprağı ağızda yaraya neden olabilir bu yüzden dikkat edilmelidir.

Kapsül şeklinde formu mevcuttur. Araştırmalar dondurularak kurutulmuş koyungözünden günde 50 ya da 100 miligram almanın faydalı olduğunu ortaya koymuştur. Partenolitle koyungözü üretimi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Koyungözü otu bazen migren ağrısı sıklığını azalttığı kanıtlanan riboflavin (B2 vitamini) ve magezyumla karıştırılarak kapsül haline getirilir.

Deneyler koyungözünün güvenli ve iyi tolere edilen bir bitki olduğunu olduğunu ortaya koymuştur. Taze yaprakları çiğneyerek tedavi görenlerin çok az bir kısmında ağızda yara oluşumu görülmüş ve tedavi sonlandırılmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi giriniz